1984 yılının bir Haziran öğle sonrası, demir kapı beni dışarı kapayıp Barış'ın çığlıkları içerde kaldığında, gün olup onun sesinin bunca çok insana ulaşacağı hiç aklıma gelmemişti.
Yolu İstanbul’a düşen bir fil bakıcısı olan Cihan, burada Mimar Sinan ile tanışır ve büyük mimarın çırağı olur. Mimar Sinan; Cihan ve fili Çota ile birlikte tarihin en muhteşem mimari eserini ortaya koyarlar.
Ben o zamanlar on altı yaşındaydım, lise birde. İnce uzun bir oğlan. Saçlarım kirpi gibi dik duruyor; ne yana, ne geriye taranmıyor, beni deli ediyordu.
Peyami Safa'nın diğer bütün romanlarında olduğu gibi Yalnızız romanında da doğu-batı, madde-mânâ, ruh-beden, idealizm-materyalizm gibi ikilemler üzerinde durularak, aynı evde yaşadıkları hâlde birbirlerinden oldukça farklı mizaç, düşünce ve insan ilişkilerine sahip aile fertleri üzerinden ruhunu arayan bir toplum resmedilir.
Genelde Nâzım Hikmet'in bireye, topluma, olaylara ve olgulara "tarihsel diyalektik" açıdan bakışını veren bu romanlar, aynı zamanda, özellikle Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim'de gizli bir otobiyografi niteliği de taşıyor. "Nâzım Hikmet Külliyatı" bu romanlarsız düşünülemez...
Bu kitap önce “Yersiz Cümleler” adıyla tasarlandı. Niyetim sağda solda kalmış ve hiç yayınlanmamış onca cümleyi bir araya getirmek, bir bakıma onlardan kurtulmaktı.
Bu kitap, Eylül 1974'ten Ocak 1976'ya kadar Aylık Diriliş Dergisi'nde, 21 Haziran 1976-14 Ekim 1976 arasında Diriliş Pazartesi-Perşembe Günlüğü'nde Zülküf Canyüce takma adıyla yayınlanmıştır.
Bürküt 15. yüzyılda Orta Asya'da yaşayan bir Türkmen kızı. Doğuştan Şamanlık yeteneğine sahip. Kutsal Vooo Bataklığı'nda boğulmak üzereyken çamurdaki Anaşidalar ona uzaylı-insan niteliği kazandırırlar.
Yunus Emre Hayatın ve halkın dili ile gür birlirizmi kaynaştırarak tasavvuf şiirinin kurucularından biri olmayı başaran unutulmaz bir13. yüzyıl sonu - 14. yüzyıl başı ozanıdır.
Zeytindağı, insanın kanını donduran tarihi bir süreci "bir imparatorluğun çöküşünü" o zamana göre en duru Türkçeyle karşımıza getiriyor. Kitapta Mehmetçiğin Yemen'de, Aden'de, Kanal'da, Gazze'de, Arap Çölleri'nde nasıl kırıldığını, yenilgiden sonra bir vagon dolusu "mecidiye altınını" nasıl bıraktığımızı hayretler içerisinde okuyacaksınız.