“Herkesin umutları vardı ve umutsuzlukları, herkesin imkânları vardı ve imkânsızlıkları.
Hayat iki uçluydu her daim, kutlamaların konfetileri ve vedaların külleri arasında gidip geliyordu gerçeklik.”
Bunu Sen Oku, başarının zirvesini de hayallerinin sayısız kez yerle bir olmasını da görmüş birinin unutuşa direnen, inancını koruyan sözleriyle yazılmış bir hayat şarkısı.
Zaman, Sonsuzluk'un bir kırıntısından başka bir şey değil ve biz bakışlarımızı bu kırıntıdan kaldırmazsak ölümden korkmayan bir hayatın yoğunluğunu asla yaşayamayız.
Bir psikiyatrist olan Gülseren Budayıcıoğlu, hastalarından deneyimlediği yaşamlara yer verdiği romanlarını okuyucu ile buluşturmaya devam ediyor. Bunlardan biri olan Camdaki Kız kitabı da hikayesiyle, sizi alıp derin düşüncelere daldıracak türden bir roman.
Ankara Emniyeti’nin Cinayet Bürosu’nun aykırı başkomiseri Behzat Ç., öfkesinden yorgun düşmüş, yine hayalet gibi dolanıyor ortalıkta. Tabii Hayalet’le ve Akbaba ve Harun’la beraber... Bazen de Cinayet’in kızı Seher’le, Cinayet’in kedisi Gaspi’yle beraber...
İnsan derdini anlatmak için onlarca yol bulabilir belki kâri. Kimi söyler, kimi ağlar, kimi kaçar gider ve kimi de yazar. Ama bence en asil olanı susmak.
Nişantaşlı bir ailenin 20. yüzyılın başından itibaren üç kuşak boyunca serüvenlerini anlatan bu kitap ev içlerinin renklerini, zamanın akışını, günlük sıradan konuşmaları akılda yer eden kahramanlar aracılığıyla saptarken, okura geleneksel romandan alınacak hazları bütünüyle veriyor.
Rizzoli’nin bu cinayetlerde Hoyt’tan izler görmesini yaşadığı travmaya bağlayanlar mı haklıdır, yoksa Warren Hoyt –Cerrah– kendisine bir çırak mı bulmuştur?
“Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran insanlar basit maceracılar, küskünler veya kendine yer arayanlar değildir. Her birinin imparatorlukta komutan olarak, bürokrat olarak, münevver olarak seçkin bir yeri zaten vardı. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran insanların idealini takip etmemiz gerekiyor. Çünkü onlar devrin modası olan demokrasi düşmanlığına değil, kurdukları cumhuriyetin demokrasi niyetli bir devlet olarak devamına çalıştılar. Hepsini şükranla anıyoruz ve anmalıyız.”
- İlber Ortaylı
Da Vinci Şifresi satışa çıktığı ilk haftanın sonunda büyük bir başarı kazandı. New York Times'ın 'en çok satanlar' listesine "1 Numara"dan girdi. Aynı zamanda Wall Street Journal, Publishers Weekly ve San Francisco Chronicle'ın 'en çok satanlar' listesinde ilk sıradaki yerini uzun süre korudu. Colombia Pictures kitabın film haklarını satın aldı.
İnsan derdini anlatmak için onlarca yol bulabilir belki kâri. Kimi söyler, kimi ağlar, kimi kaçar gider ve kimi de yazar. Ama bence en asil olanı susmak.
Daire 7 “Sanki geçmişimi bir sırt çantası gibi hep yanımda taşıyordum. Yürürken, otururken, gülerken, koşarken, konuşurken, yerken, içerken, sarılırken, eğlenirken o hep oradaydı; sırtımda. Biz sırtında çantalarla yaşayanlarız. İçi bizi acıtan anılarla, kıran bilgeliklerle ve mahveden tecrübelerle...
Desiderius Erasmus (1469-1536): Yeni Ahit'in ilk editörü, ilahiyat edebiyatının önde gelenlerinden ve Kuzey Avrupa Rönesansı'nın en önemli hümanistlerinden olan Erasmus, filolojik yöntemleri kullanarak tarihsel-eleştirel geçmiş araştırmalarının temelini attı.
Kısaca, ben, kitabımın ta kendisiyim. Zaten boş zamanlarını böylesine basit ve anlamsız bir konuya ayırman pek akıllıca bir davranış olmaz. Hoşçakalın…
1571'de kitaplarıyla birlikte çiftliğinin kulesine çekilmesiyle başlayan bu üretici süreç, Montaigne'i önce okuduklarıyla ilgili notlar almaya itmiş, aynı notlar zamanla Denemeler'i (1580) oluşturmuş, ve bu kişisel yazılar ilk yayımlanıştan sonra da dallanıp budaklanmayı sürdürmüştür.
Jack London'ın bütün eserlerine bir simgeci natüralizm örneği olan Deniz Kurdu ile devam ediyoruz. Varlıklı bir aileden gelen Humphrey Van Weyden, geçirdiği deniz kazasının ardından Hayalet adlı uskunanın kaptanı Wolf Larsen tarafından kurtarılır.
Her insanda “destekleyici bir iç ses” vardır. Bu sesi bulmak, kısılmışsa sesini açmak, durmuşsa harekete geçirmek gerekir.
Destekleyici iç sesi açığa çıkarabilmek büyük bir kazanımdır. O ses susmuşsa ya da kısıklığı sebebiyle artık işitilmiyorsa insan, yaşadığı hadiselerin en olumsuz yanlarına odaklanmaya başlar. Bu da sonu gelmez bir mutsuzluğun başlangıcı olur.
Devlet Ana – Kemal Tahir Devlet Ana – Kemal Tahir Devlet Ana”, Osmanlı kurulmadan önceki Anadolu”nun görünümünü üve Anadolu insaanının özlemlerini anlatırken, onların güçlü, güvenli, adaletli bir devlete duyduğu ihtiyacı da açığa çıkarmaktadır. Kemal Tahir”iin en önemli...
Adalet, yirmi dokuz yaşında genç bir kadın. Hayata ve insanlara dokunmadan, ne mutlu ne mutsuz, öylesine yaşayıp gitmektedir. Ta ki doktoru, ölümcül bir hastalığa yakalandığını söyleyene dek...
Don Kişot'u bilirsiniz, hani şu ince-uzun, sakallı, şövalye romanları okuya okuya sonunda şövalye olmaya özenen roman karakteri. Dulcinea del Toboso'ya aşıktır, kendi gibi zayıf, çelimsiz Rocinante adlı bir atı vardır. Seyisi-yardımcısı-dostu Sanço Panza ile atışır sık sık. İşte yeldeğirmenlerine savaş açan bu aşık, yaşlı şövalye, Miguel de Cervantes Saavedra'nın yazdığı bu romanın başkahramanıdır.