Aylak Adam romanını kendi dönemine kadar verilen eserlerden farklı kılan faktörü, tekniğinin yanı sıra nihai sonsuzluğu oluşturuyor. Okurlarına her satırda Bay C.’nin akıbetini merak ettiren eser, aranan cevabı göreli bir biçimde sunmasıyla çok daha özgün bir nitelik kazanıyor.
Livaneli’nin belki de en şiirsel romanı olan Balıkçı ve Oğlu; aile, aşk, ebeveynlik, evlat, kadın dayanışması, dostluk, göç, doğa üzerine çağdaş bir epope.
Erkek "Seviyorum" der, adam sevdiği kadının tuzlu kahvesini içer. Hayatta birçok kez haksızlığa uğrarız. Lakin öldüreceğini sandığımız hiçbir acıda yılmayız...
Sevmekten daha önemli şeyler vardır. Hissettirmek gibi koklayarak öpmek gibi.
Bazen sevilmekten çok varlığını hissetmek istersiniz. Varlığını hissedemediğiniz birini sevemezsiniz.
Kurduğum en güzel hayallerim yıkıldı. Hem de beklenmedik insanlar tarafından.
Bense bu duruma sadece sessiz kaldım. Korkaklığımdan değil, kırgınlığımdan.
İnsanın bazen en çok söylemesi gereken şeylerin yerine sahne alır suskunluğu.
Barbaros Hayreddin Paşa…
Akdeniz’i bir Türk gölü haline getiren, düşmanlarının bile büyük saygı duyduğu denizcilik tarihinin belki de en büyük denizcisi.
Hiç yayımlanmamış bir hikâye
Ben Bir Ağacım'da Pamuk, Osmanlı zamanının bir celladını, bir padişahın kıskançlığını anlatıyor, bir ağacı, bir resmi konuşturuyor ve kendi çocukluk, gençlik ve okul hatıralarını hikâye ediyor. Pamuk'un yeni romanı Kafamda Bir Tuhaflık'ın kahramanı Mevlut Karataş'ın ortaokul yıllarının hikâyesiyle...
Onu içimden geldiği gibi sevmiştim. Bir gün içimden çıkıp gideceğini de bildiğim gibi. Yarısı bitti ömrümün, diğer yarısını ona adadım. Vedaların ağırlığını gidenler belirler, kalanlara da çekmek düşer. Bir orman yangınıymışsın meğer, ben çölüme su sanmışım.
Aşkı bilmek yetmez, o sadece yaşanır. Onu yaşamak gerekir! Hangi söz ateşin nasıl yaktığını tarif edebilir? Ateşi anlatmak için ateşte yanmak gerekir. Kendini alevin hükmüne vermek gerekir!
Sen hiç başkasının senin için kurduğu hayallerin altında ezildin mi?
Ben hayallerime kavuşmak istiyorum. Köyüme geri dönmek ve yediden yetmişe herkesin bayram sevinci olmak istiyorum.
Beni Kör Kuyularda’da hikaye, Ankara’daki bir gecekondu mahallesinde geçiyor. Kitap bu yönüyle esasen Anadolu’dan pek çok ögeyi de içerisinde barındırıyor. Buradaki insanların yaşam şekilleri, inanışları, alışkanlıkları ve değerleri; olay örgüsü içerisinde okuyucuya aktarılıyor.
Tarık Tufan, İstanbul'un eski bir semtinde, kaybolmaya yüz tutmuş mahallelerinden birinde yaşayan hayata küskün, kırgın kadınların; yaralı, yorgun erkeklerin yarım kalan hikâyelerini anlatıyor. Acısı dinmemiş ayrılıkları, tutkulu ve hüzünlü aşkları resmediyor.
Yeni Türk edebiyatının dünya çapında en çok okunan ve sevilen romanı Benim Adım Kırmızı, Orhan Pamuk’un tema ve olay örgüsü bakımından en pozitif romanı olarak tanımlanıyor. Zengin anlatım gücü ve usta tekniğiyle yerli edebiyatın en başarılı isimleri arasında yer alan Pamuk, Benim Adım Kırmızı’da Türk romanının temel konularından biri olan Doğu-Batı medeniyetlerinin kapsamlı bir karşılaştırmasını yapıyor.
İnancınız için neleri terk edebilirsiniz? Nelerden vazgeçebilir ve neleri ardınızda bırakabilirsiniz?
“İnsan, ardında bırakabildikleri, terk edebildikleri kadardır.” derler ya hani... İşte tam da öyle bir hikâye bu.
İçten ve içimizden bir roman...
Ankara’nın Kızılcahamam ilçesine yapılan bir öğrenci gezisi, öğrencilerin ve öğretmenlerinin samimi, yer yer duygu dolu, yer yer gülümseten hikâyeleriyle birleşiyor.
Duygulardan kaçmak için elleri ve zihni işler tutmak, insanın varoluşundan beri kabul gören bir eylemdir. Her daim yapılacak işleri, büyük sorumlulukları olanlar hassasiyetleri yok saymayı çok iyi becermezler mi? Sonuçta yaşam, istikrarlı bir çaba gerektirir. Gayret eksik olduğunda deneyimlenen, tek yöne akan bir nehirde salınmak değildir; akıntı ve fırtınalarla dolu bir denizde yolunu bulma çabasıdır yaşam.
"Bu kitap, kendi bilgi ve görgülerim dışında, bir lokma ekmek için kötü iş şartları içinde zehir gibi bir hayatı yaşayanlardan derlenmiş malzemeyle meydana gelmiştir.
Nobel ödüllü Türk yazar Orhan Pamuk’un Beyaz Kale adlı eseri kanuni devrinde geçen 1985 yılında İletişim Yayınları tarafından yayımlanan tarihî bir romandır. Beyaz Kale,17. yüzyılda istanbul’da geçmektedir.
“Bir adam kralın kapısını çalmış ve ona demiş ki, Bana bir tekne ver.”
Bilinmeyen adaların kalmadığına inanılan bir dönemde bilinmeyen ada arama cesaretine sahip bir adamla böyle bir cesareti görüp hayatını değiştirebileceğine inanan bir kadının büyük usta Saramago’nun eşsiz anlatısında edebiyat tarihine geçen yolculukları böyle başlar. Emrah İmre’nin Portekizceden çevirisi ve Birol Bayram’ın desenleriyle okurun minör başyapıtlarından olacaktır Bilinmeyen Adanın Öyküsü.
İlk gençlik yıllarına takılıp kalan benim neslim adına, 1978 yılını ve bilhassa Mart ayını kayda geçirmek istedim. Roman kurgusu içinde olaylar, doğruluğundan çok mantığı ve duyguları ile o günlere ait gerçekleri takip ediyor. Yazdıklarımı yaşadıklarımdan, gördüklerimden, dinlediklerimden ve araştırmalarımdan çıkarttım.
Zweig bu novellasında bir kadının yaşamını bütünüyle değiştiren yirmi dört saatlik deneyimini anlatırken, insanda içkin saplantıların ve dayanılmaz arzuların sınırlarında gezinir.
Gülşah ve Şahin ülkemizde yaşanmış binlercesinden sadece biri. Gülşah'ın sevgiyle harmanlanmış anılarında yolculuk ederken bu aşka imreneceksiniz. Onlarla beraber ağlayacak ve belki de sinirlenip isyan edeceksiniz. Bu aşkın içinde kendinizden, çevrenizden mutlaka bir şeyler bulacaksınız. Çünkü bu kitap biraz sen, biraz ben, biraz da öteki. Bir Türkiye mozaiği…
Jack London’ın 1900 yılında yayımladığı Kurdun Oğlu adlı derlemenin içinde yer alan Bir Kuzey Macerası, Homeros’un Odysseia destanını andıran, zorlu engellerle dolu, çetin ve “dönüştürücü” bir yolculuğun hikâyesidir.
Hayatındaki insanların kişiliklerini, değerlerini, özgünlüklerini ve varlıklarını öğütüp yok eden narsis bir adamın cenderesinde sıkışıp kalan ve giderek gücünü yitirmekte olan genç bir kadının kişilik mücadelesinin romanıdır Bir Narsisin Gölgesinde On İki Ay...
“Pandemiden sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, iyiden iyiye kutuplaşan dünyamız bir kavşakta ve hepimiz akıl sağlığımızı koruyarak hangi yolda yürüyeceğimizi bir an önce seçmeliyiz” diyor Elif Şafak.
Böyle Söyledi Zerdüşt – Hasan Ali Yücel Klasikleri Friedrich Wilhelm Nietzsche (1844-1900): Geleneksel din, ahlak ve felsefe anlayışlarını kendine özgü yoğun ve çarpıcı bir dille eleştiren en etkili çağdaş felsefecilerdendir. Bonn Üniversitesi’nde teoloji okumaya başlayan Nietzsche daha...