Paulo Coelho, 20. yüzyıl başında casuslukla suçlanarak idama mahkûm edilen Mata Hari ile avukatı arasındaki yazışmalardan yola çıkarak kurguladığı Casus'ta bu olağanüstü kişiliği bir roman kahramanına dönüştürerek hayatın ve aşkın gizemlerini sorguluyor.
Çıktığı andan bu yana ilgi gören roman, ergenlik dönemindeki bir çocuğun dünyayı algılayış biçimini bize anlatırken, yetişkinlerin düzenine karşı olan isyanını da başarılı bir dil ile aktarıyor.
Öykünün yoğun, çarpıcı ve keskin dilini kullanarak bazen şiirsel, bazen sorgulayıcı, bazen de yürek burkan “devrim” hikâyeleriyle okurun karşısına çıkıyor. Çıplak Ayaklıydı Gece’de bir araya gelen dokuz öykü, herkesi hem kişisel hem de ortak geçmişiyle yüzleşmeye çağırıyor.
Tolstoy'un yarı otobiyografik denebilecek üçlemesinin ilk kitabı olan Çocukluk, ilk kez 1852 yılında Sovremennik dergisinde yayımlandı. Sade kurgusu, samimi, çarpıcı anlatımıyla okurlar arasında olduğu kadar dönemin edebiyatçıları arasında da büyük ilgi gördü.
Duvarda açan bir çiçekten geldiğini düşünen Landfill ve onu, duvarın ardındaki herkesin acımasız olduğuna inandıran Babagoo, yıllar önce Babagoo'nun çöpten topladığı eşyaların olduğu gizli bir alanda hayvanlarla beraber yaşarlar.
Kafka Dava'da suçu yalnızca bir eylem olarak tanımlamayıp zanlının "kötü niyeti"yle de ilişkilendiren ve suçtan çok suçluya odaklanan absürd bir hukuk sistemi paradigması inşa eder.
Dede Korkut (tahmini olarak IX-XI. yüzyıl): Oğuzların Bayat boyundan, yarı efsanevi bir bilge ve kendi adını taşıyan destansı hikâyelerin anlatıcısıdır.
Yetişkin dostlarıyla birlikte çıktığı deniz seferinden sağ salim dönülmesinde önemli rol oynayan, romanın yeniyetme anlatıcısı Jim Hawkins açısından, bir rüştünü ispat etme hikâyesidir.
Yazar bu eserle, başta sevdiği kadına kavuşabilmek için karaya oturmuş bir gemiyi tek başına kurtarmak zorunda kalan Guernseyli bir deniz işçisi olmak üzere, tüm yoksul deniz işçilerinin hayat mücadelesini hayranlık verici ve ayrıntılı tasvirlerle edebiyata taşımış, onların mücadelelerini denizciliğin ve denizin kâdim diliyle onurlandırmıştır.
Platon, "iyilik", "eşitlik", "güçlülük" ve "haklılık" gibi "insanlık durumları"nı irdeleyerek düşlediği en iyi devletti anlatmış, ve bu temel yapıt, ister yanında ister karşısında olsunlar, 2000 yılı aşkın süredir ortaya konan bütün devlet kuramı ya da toplum düzenlerinin başvuru kaynakları arasında yer almıştır.
Varlıklı bir kynaz olan Nehlüdov, halalarının evinde hizmetçi olarak çalışan Katyuşa’yı baştan çıkarıp onu kaderine terk eder ve kendi hırslarının peşinden koşar.
Diriliş sadece Sibirya'ya giden bir mahkûm kafilesinin yolculuğunu değil, yaşamın anlamını kavramak adına kişinin kendini yeniden var etme sürecini anlatan bir başyapıttır.
Şeyh Galib (1757-1799): Sadece 23 yaşında “tertib ettiği” Dîvan’ının (1780) yanı sıra iki yıl sonra yazdığı Hüsn ü Aşk (İyilik ve Aşk) adlı mesnevisiyle de Dîvan Edebiyatı’nın son büyük ustası olarak adlandırılan 18. yüzyıl şairidir.
"Adana'da ayaklanmalar olmuştu. Kalabalık, Ermeni mahallesini yağmalamıştı. Altı yıl sonra çok daha büyük çapta olacakların provası gibi bir şeydi. Ama bu bile dehşetti. Yüzlerce ölü. Belki de binlerce."
Türk edebiyatında “insan ruhunun derinliklerinde ve labirentlerinde dolaşan ilk roman” olması ve hasta bir insanı ve onun psikolojisini ele alması bakımından önemli bir yere sahiptir.
Kumaş pazarlamacısı olan Gregor Samsa'nın uykusundan kocaman bir böceğe dönüşerek uyanmasıyla başlayan Dönüşüm, giderek gerçeklikle kurmacanın sınırlarını zorlayan müthiş bir anlatıma dönüşür.
"Bir oyun yazarı olarak ya Aristofanes kadar uzun anılıp Shakespeare ile Moliere´in sırasında yer alacağım ya da yaşlı bir soytarı gibi yüzyıl sona ermeden unutulacağım. Tarihin benim için vereceği yargıyı bilemem. Ama sadece şu ad bana yeter; Bernard Shaw."
Bu toprakların derin bilgeliği, bugünü yeniden inşa etmekte bize nasıl bir yol gösterebilir? Gönül, “Çalab’ın tahtı”dır, ses verir; yeter ki biz onun fısıltısını işitelim. Kalp bağırıp çağırmaz, sadece fısıldar.
Edebiyat Mutluluktur'da bu yazılardan ince elenip sık dokunarak seçilmiş yazıları ve Livaneli'nin "Benim Gözümden Yaşar Kemal" ve "Edebiyat Üzerine" başlıklı iki konuşmasını bulacaksınız.
Şiir görülmez; ancak kalbe doğabilir. Kalpleri titreten de, çizik çizik eden veya süsleyen de bir hissin ilhamıdır genellikle; bir zamanın akışı, bir ruh sıkıntısı yahut bir hazzın coşmasıdır.