Onu içimden geldiği gibi sevmiştim. Bir gün içimden çıkıp gideceğini de bildiğim gibi. Yarısı bitti ömrümün, diğer yarısını ona adadım. Vedaların ağırlığını gidenler belirler, kalanlara da çekmek düşer. Bir orman yangınıymışsın meğer, ben çölüme su sanmışım.
Sen hiç başkasının senin için kurduğu hayallerin altında ezildin mi?
Ben hayallerime kavuşmak istiyorum. Köyüme geri dönmek ve yediden yetmişe herkesin bayram sevinci olmak istiyorum.
Dünyaya ceza çekmeye değil, kendini deneyimlemeye, eğlenerek öğrenmeye, sana verilen akıl ve yetenek ile onu şekillendirmeye geldiğini biliyor musun? Allah “Ol” dedi ve Ol’duk. Her şey bir düşünce ile başladı. Sen de düşüncelerinle hayatını şekillendirdiğinin farkında mısın?
“Sevgili Açelya bu kitabıyla içeriden bir sesle bizi kadının fabrika ayarları ile tanıştırıyor. Tüm insanlar için güzel mesajlarını cömertçe serpiştirdiği bu güzel metin; kadın, erkek tüm okurlara kendini daha doğru tanıma için yeni yollar öneriyor.”
Şimdi beni eline alıp incelediğine göre içimde ne olduğunu merak ediyorsun. Sayfalarımın arasında sen varsın, yaşadıkların var, aklını kurcalayan bazı soruların cevapları var. Annesiyle babasına gıcıklık olsun diye ders çalışmayıp dokuz zayıf öğrencilerin zayıflarını nasıl kurtarıp teşekkür belgesi aldıkları var.
Çocukluğundan beri yurt dışında yaşamını sürdüren Eren, dedesinin ölüm haberiyle birlikte İstanbul’a gelir. Cenaze işlemlerini bir an önce bitirip geri dönmeyi planlamaktadır. Ancak hiçbir şey planladığı gibi gitmez. Çünkü çocukluğunun geçtiği, içerisinde annesini kaybettiği ve dedesinden miras kalan Beyaz Ev’e yıllar sonra ilk adımını atmıştır.
"Yarına kalmanın adıydı belki yanında kalmak. Yanındayken bile bile kaybolmak… Bundan zerre korkmamak. Şimdi onu özlemek bile içinde bir bedel taşıyor. Ruhuna dokunamadığın kanına dokunuyor."
Bu öykümün içinde sende varsın; üzüntülerin, mutlulukların, öfken, neşen, en önemlisi hayallerin. Geçmişin burada, haydi gel, geleceğimizi de beraber yazalım.
– Bir kuyumcunun vitrininde, bakan herkesin dikkatini çeken harika bir mücevher gibi göz kamaştırmak varken sokakta oynayan çocukların elindeki çamura bulanmış bir misket gibi olmak niye?