"Çocuklarının Kur'an-ı Kerim öğrenmesini isteyen ebeveynlerin ve Kur'an eğitimcilerinin genelde kendi kendilerine sordukları ilk soru ""Nasıl Kur'an okumayı öğreteceğim?""dir.
Halbuki ilk sorumuz "Kur'an-ı Kerim'i nasıl sevdirebilirim?" olmalı.
Büyümek dediğin, alınganlıkları bırakmaktan, suçlamak yerine hayatının sorumluluğunu almaktan, soru sormaktan, dinlemeyi bilmekten, geçmişi kendine ayak bağı değil, başkalarının yolunu kolaylaştırıcı kırıntılar haline dönüştürmekten geçiyor…
Serinin birinci kitabı Ormanı Yemek Yasak’tı. Bu da serüvenin ikinci perdesi.
Okulun duvarları mı gıdıklanırmış? Hatta duvar nasıl gıdıklanır? Gıdıklansa bile kim gıdıklar ki? Hem de neyle gıdıklayacağız?
İlk insan Hz. Âdem ile Muhammed aleyhissalatü vesselam arasında gelmiş, insanların en seçkinleri peygamberlerin hayatı, diğer anlamıyla "insanlığın muhteşem hikâyesi" bu eserde..
“Çocuğuma/ öğrencime Kur’an okumayı öğretmek istiyorum ama nasıl yapacağımı bilemiyorum.”
“Öğretme işini sevdirerek nasıl yapabilirim?”
“Kuran öğretimine başladık ama sıkılıyor. Kur’an çalışmaya koşarak gelmesini nasıl sağlayabilirim?”
Bekle! Maceraya atılmadan önce bir kaç uyarı işine yarayacaktır! Yüce Pi’yle tanıştığında hazırlıklı ol.
Saygıyla önünde eğil. Fibonacci’yle gazoz içebilirsin fakat Pisagor’a asla asitli içecek teklif etme.
Sokaktaki o son çocuk, çocuğu emmeyen o anne, en yakın arkadaşını üniversiteye yolladığında büyüyen o kız, en büyük derdi tüllerini beyazlatmak olan o gelin, sürekli “Ödevini yaptın mı?” sorusuna maruz kalan o öğrenci...
Burası öyle bir yer ki; burada, Ay'ı hapşırtan gökdelenler, mor gezegenler, konuşan yastıklar, öz çekim yapan padişahlar, dünyaya hükmeden tabletler, salyangoz kabuğundan evler yapanlar, uzay gemisi kazanlar ve şekerden dünyalar var.
Bir başkasından ödünç alacağımız kişisel eşyalar için izin istemenin gerekliliğini anlatan, duygularımızı ifade ederken kötü söz ve kaba kuvvetin çözüm olmadığını gösteren güzel bir hikâye sizi bekliyor.
Bu kitap, Kur’an’daki hikmet okyanusunu hayatına damla damla akıtmak isteyen bir hafize tarafından kaleme alındı. Yaradan perspektifinde iyi bir kul olmak, “tam şu an”da yaşadığımız imtihanı kulluğumuza yaraşır bir biçimde ağırlamaktan geçiyor.
Öyle bir tren düşünün ki önce esrarengiz bir kazaya kurban oluyor, sonra sizi çatlak bir kabilenin eline düşürüyor, ardından da tüm dünyaya rest çeken kural tanımaz bir şehre götürüyor.
Yeşil Kafalar’ın kafaları gerçekten yeşil mi? Yoksa onlar birer uzaylı mı? Bu kitap, küçük yeşil kafaları olan uzaylı çocuklarla mı ilgili? Durun durun, hayır!