Temmuz 1942’de, Anne Frank 13 yaşına bastığında, yurttaşları tarafından seçilen Nazi iktidarının, onu arkadaşlarından, derslerinden ve saçlarında dolaşan rüzgârdan mahrum edeceğini hayal edemezdi. Saklanarak yaşamanın verdiği sıkışmışlıkta, korkularının ve düşüncelerinin hepsini sevgili günlüğü Kitty’e yazdı.
"Hayatın anlamı” pek büyük bir başlık. Herkesin ara sıra kendine sorduğu, sormasa da kimi zaman bilinçli ama çoğu zaman bilinç dışında hep aradığı temel bir mesele. Akıl denen yetenek nedeniyle “sürekli bir şeylere anlam vermek zorunda olan” bizler, buradaki varlığımızın da bir anlamı olmasını arzu ediyoruz.
Bu hayatta her şeyin bir bedeli vardı. Büyük sevdaların bedeli büyük acılardı, büyük hırsların bedeli büyük kayıplardı, büyük umutların bedeli yalnızlık dolu uzun yıllardı.
“Güneşimizle aramızda kara kedi gibi duran o Gökcisim, bir gün çekip gidecekti elbette. Belki çok yakındı çözüm. Kapıdaydı. O an gelene kadar bize düşen, sanki güneş gökte parlıyormuşçasına yaşamayı sürdürmekti. Hayata tutunmaktı.”