Eski zamanların birinde sahibi için çok çalışmış bir deve varmış. Sonunda çok yaşlanan ve eskisi kadar faydalı olamayan deveyi sahibi satmaya karar vermiş. Bunu öğrenen devenin kaçmaktan başka yolu yokmuş. Bunun için fare dostundan yardım istemiş. Fare, bağlı olduğu ipi kemirerek devenin özgürlüğe kavuşmasını sağlamış. Deve özgür olmuş olmasına ama yapması gereken iki ehemmiyetli iş varmış: Sahibine ders vermek ve fare dostuna borcunu ödemek...
Teşekkür Ederim Allah’ım
Şükredecek o kadar çok şey var ki… Bunları görmek, mutluluğun da anahtarını ele geçirmektir. Hele bir de bu anahtarlara küçük yaşlarda ulaşılırsa…
TADIMLIK OKU
Hisler, hayaller ve takıntılar...
Düşünce sokağımızın fıtri ve kaçınılmaz misafirleri.
Bu misafirleri seçemiyoruz, evet.
Fakat sokaktaki herkesi de evimize almak zorunda değiliz.
Vezir Gambiti, feminizme, satranca, bağımlıklara dair hem bir yetişkinliğe adım romanı hem bir gerilim hikâyesi hem de bir spor macerası. Farklı türlere dokunan ve birçok konuya dair söyleyecek sözleri olan bu roman, bilimkurguyu da suç hikâyeleri kadar rahatlıkla yazabilen, çok yönlü bir akla sahip Walter Tevis’in kaleminden çıkabilirdi sadece.
Heb jij ook veel vragen over de Koran? Vragen zoals: waarom is de Koran in het Arabisch? Wat is het nut van de Koran lezen als je hem niet begrijpt? Waarom duurde het zo lang voor de hele Koran is geopenbaard? Kan de Koran verouderen? En hoe kunnen we er zo zeker van zijn dat er geen letter aan de Koran is veranderd? “Wat is de Koran?” is een leuk en leerzaam kinderboek over alles wat je altijd al wilde weten over het Boek van Allah.
Heb jij ook veel vragen over Allah? Vragen zoals: Waarom kan ik Allah niet zien? Hoe groot is Allah? En wáár is Allah? Wie heeft Allah eigenlijk geschapen? En waarom is er één God? “Wie is Allah?” is een kinderboek over alles wat je altijd al wilde weten over Allah.
Çıkmazdayım ya Rab…
Hangi duygu ile yürüsem kalbimin yollarında sonu karanlık.
Sana çıkmayan her yolda kayboldum, her sevdada boğuldum.
Ve şimdi kalbimi acıtan, hayatımı zindana çeviren ne varsa hepsini aldım geldim huzuruna.
"Yarına kalmanın adıydı belki yanında kalmak. Yanındayken bile bile kaybolmak… Bundan zerre korkmamak. Şimdi onu özlemek bile içinde bir bedel taşıyor. Ruhuna dokunamadığın kanına dokunuyor."
Mesela suyu örnek alalım kendimize. Nasıl da yolunu buluyor değil mi? Bazen kendini debiye, bazen bir kaya parçasında kırılmaya, bazen rüzgâra, bazen de durgunluğa teslim ediyor. Peki su akarken nerede son bulacağını biliyor mu? Bazısı bir ırmağa karışıyor, bazısı toprağa can veriyor, bazısı da başka bir canlıya hayatta kalması için olanak sağlıyor ama su her haliyle akıp doğanın dengesine hizmet ediyor.
“Kör müydü gözlerin, nasıl göremedin” diye sordular senden sonra. Kör değildim. Ve hayatımda en çok iki kere parlamıştı gözlerim. Birincisi seni ilk gördüğüm, ikincisi giderken ardından baktığım gün.
Mahlûkatı incelemek, onların harikulâde hâllerini tefekkür etmek, çeşit çeşit mahlûkatın yaratılma hikmetlerini düşünmek, mârifetullah yolunda Allah'a tazim göstermek demektir. Böyle davranmak kişideki yakini kökleştirir.
Tadımlık oku
Görürseniz eğer Miyu adında bir kedi,
Vardır onun pofuduk, hünerli patileri.
Dağınıklığı toplar, gün boyunca çabalar.
Ailesine yardım eder, bazen de öyle sanar.
Pek tanıdık gelecek hikâyedekiler size.
Belki de çok benzeteceksiniz kendinize.
Okul yıllarında aşk acısı çektiğinde not defterine neler yazdı?
2. Abdülhamid döneminde neden zindana atıldı?
İlk görev yerinde kendisine teklif edilen rüşvete nasıl cevap verdi?
Neden İttihatçıların arasına katılmak zorunda kaldı?
Diyalog tekniğini kullanan eser, hukukun doğal kaynaklarını, yasaların nasıl düzenlenmesi gerektiğini, sınıflar arasında toplumsal uyumun nasıl sağlanabileceğini ele alır.
Yaşama Sevinci Émile Zola (1840-1902): Natüralizm akımının en önemli temsilcilerinden olan yazar, romanları için gerekli yaşam deneyimini zorluklar içinde geçen gençlik yıllarında kazandı. 1864’de ilk öykü kitabı Ninon’a Öyküler yayımlandı. 1865’de kendi yaşamından izler taşıyan Claude’un İtirafları...
Bu kitap senin için.
Yazdığım her bir cümlede, her satırda kalbinin derinliklerine dokunmak istedim.
İstedim ki yalnız olmadığını bil; acını hafifletecek bir teselli olabilirim sana…
Yaşadıklarını, hissettiklerini ve belki de en çok ihtiyaç duyduğun şey olan anlayışı, tüm
kalbimle, senin için yazdım.
Kalbindeki yaralarının, sende bıraktığı derin izlerin ve her bir gözyaşının ardındaki
hikâyeleri biliyorum.
Nereden mi? Kendimden…
Yüzyıllardır ayakta kalan, üç farklı dönemi -Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet yaşamış bu mabedin; minarelerinde, kubbesinde, avlusunda, külliyesinde, meydanında, içinde ve dışında neler yaşandığını hiç merak etmediniz mi?