Özgüveni yüksek düşünceli çocuklar yetiştirmek, sevgi ve mizahla dengelenen bir disiplin anlayışıyla mümkün olabilir. Bu anlayışı geliştirmek için ebeveynlikte karşılaşılabilecek en küçük sorunların bile sabır ve anlayışla çözülmesi, sağlıklı yakınlık ilişkisinin temellerinin dikkatle atılması gereklidir.
Pansy, önceki yaz en yakın arkadaşı Anna’ya söz vermesine rağmen bahar kampına katılmaktan son anda vaz geçti. Bir yardım kampanyası için saçlarını kestirmeye gittiklerinde de durum farklı değildi.
Ben hayatın sırrıyım, hayatın sırrı insan.” İnsanoğlu olarak bir yandan yüzyıllardır hayatın sırrını arıyorken diğer yandan bu yolculukta hep yalanlar söylemişiz kendimize ve herkese. Bilmeden kaderimizin örgüsüne katkı olmuşuz ve bir ilmek daha atmışız sırrı saklayarak.
Sokrates’in Savunması Platon (MÖ yaklaşık 428-MÖ yaklaşık 348): Bugünkü üniversitenin atası sayılan Akademia’nın kurucusu ve hocası Sokrates’i konuşturduğu diyaloglarla felsefeyi yazıya en iyi aktarmış ustalardan biridir. Bu kitapta birbirini tamamlayan dört diyalog yer almaktadır. İlk diyalog olan...
Şölen – Dostluk Platon (Eflatun, İÖ yaklaşık 428 / 7-İÖ yaklaşık 348 / 7); Bugünkü üniversitenin atası sayılan Akademia’nın kurucusu (İÖ 387) ve hocası Sokrates’i konuşturduğu “diyaloglar”la felsefeyi yazıya en iyi aktarmış olan ustalardan biridir. En tanınmış...
Son Ada'nın adsız anlatıcısı, adını kendisinin koyduğu bu yeri "son sığınak, son insani köşe" olarak niteliyor. Anlattığı, nerdeyse bir ütopya: "Herkes elinden geldiği kadarını, içinden geldiği kadarını yapıyordu." Ancak bu durum uzun sürmez: Ülkenin darbeci başkanının emekliliğini huzur içinde geçirmek için adaya yerleşmesi, bu cennet adada yaşaya
Kitapların bir tür gücü vardır; bir kez eline alan onlardan asla vazgeçemez.
Dünya büyük değişime uğramış, yapay zekânın hâkim olduğu yeni birdüzen kurulmuştu.
Yaşamak, hayatta kalma mücadelesinden öteye geçmiyordu. Bilgilenmek kavramı artık yoktu.
Allah’ı (c.c.) neden göremiyorum?
Allah’a (c.c.) dua ettim. Duam neden kabul edilmedi?
Neden ibadet ediyoruz?
Kur’an-ı Kerim neden Arapçadır?
İstediğimi yapmakta neden özgür değilim?
Neden canım sıkılıyor?
BUGÜNÜN EN DERİN YARALARININ ÇÖZÜMÜ, GEÇMİŞTE SAKLI...
Hayatınızda tekrar tekrar karşılaştığınız sorunlarınız mı var?
İsimler, yerler, yüzler, adresler hatta şehirler değişse bile problemler hep aynı mı kalıyor?
Ne yapsanız olmuyor ve hayat sizi şaşırtmayı sürdürüyor mu? Gelen, gideni aratıyor mu?
“Yalansızız artık. Hâlâ birkaç sırrımız var. Ama yalansızız.”
Evlenip aynı çatı altında yaşıyorlar diye karı koca olur mu insanlar?
Aynı ana babadan oldular diye birbirlerine sahiden kardeş olur mu çocuklar?
Yıllar kalbini dağlasa da içlerindeki o kor söner mi âşıkların?
“Acı dediğin taş, insan dediğin su gibidir. Taşın üstünden kayar gider, toprağa karışır. Taşa her vurduğunda acır canın. Ama toprakla buluştukça acın azalır. Acıdan sonra bir bakmışsın ki o toprakta ne çiçekler, ne hayatlar dirilmiş.Hem su deyip geçme; o su, taşı bile aşındırıp yıpratır.”
Şu Çılgın Türkler, Türk milletinin bağımsızlığı uğruna neleri göze aldığını ve ne zorluklardan geçtiğini bir kez daha okuyucuya anlatıyor. Bunları anlatırken de yeri geliyor gözyaşlarına boğuyor, yeri geliyor göğüsleri kıvançla dolduruyor… Her bir satırı tüylerinizi diken diken edecek bu muhteşem yapıtı elinizden bırakamayacaksınız!
"İnsanların taş üzerine yazdıkları yüzyıllık yazılar, Allah için su üstüne yazılmış yazı gibidir."
Amerika'da doğan, orada İslam'la tanışan ve halen orada yaşayan, çeşitli Amerikan ve Avrupa üniversitelerinde psikolojik danışmanlık dalında akademisyenlik yapan Muhyiddin Şekûr Su Üstüne Yazı Yazmak'ta tasavvufa giriş öyküsünü anlatıyor. Şekûr, bu serüveni tasavvufla karşılamasından başlatıp şeyhinin rehberliğinde eriştiği dervişliğe ve ötesine kadar götürüyor. Şeyhinden aldığı "ders"lerle hayatın her anına dalga dalga yayılan ve hepsi birer hikmete işaret eden, kendisine sunulan lütufları ve bu yolda geçirdiği dönüşümü dile getiriyor. Bölümler arasında ilerledikçe, okur da günlük hayatın içinde insana yapılan ilahi çağrıya tanık oluyor.
Suçluyorum Kitap Açıklaması19. yüzyılın sonlarına doğru Fransa’da, Yahudi bir subayın, Yüzbaşı Alfred Dreyfus’ün haksız yere casuslukla suçlanmasıyla patlak veren Dreyfus Davası, yalnızca bir hukuk ve ayrımcılık skandalı değil, aynı zamanda başta ordu ve yargı olmak üzere ülkenin tüm kurumlarını temelinden sarsan toplumsal bir olaydır.
Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık var,
evet, o zorlukla beraber bir kolaylık var!
O halde boş kaldığında yine kalk yorul!
Ve ancak Rabbinden ümit et, hep O’na doğrul.
İnşirah Suresi : 5-8
Kitabın adı Süpermen ve Uğur Böceği. Size bir tercih hakkı tanıdım.
Çünkü Süpermen bir hayal ürünüdür; Uğur Böceği ise gerçektir.
Süpermen ünlüdür; Uğur Böceği ünlü değildir.
Janina, uzak bir Polonya köyünde, karanlık kış günlerini astroloji çalışarak, yıldız haritalarını inceleyerek, William Blake’in şiirlerini tercüme ederek ve varlıklı Varşova sakinlerinin yazlık evlerine göz kulak olarak geçirir.
İnsanlar yerine hayvanlarla vakit geçirmeyi tercih eder, fazlasıyla tuhaf ve münzevi tavırları kimilerine göre “kaçık”lıktır.
Bir gün komşusu Koca Ayak gizemli bir şekilde ölü bulunur. Gelecek günler daha da tuhaf ölümleri beraberinde getirir.
Şüpheler ve soru işaretleri yükselirken Janina, tuhaf teorileriyle kendini soruşturmanın göbeğine yerleştirir. Birileri ona kulak verseydi her şey böyle mi olurdu oysa…
SÜT LEKESİ insanın içsesi olmaya aday bir roman. Kimseye söylemediklerimize, yalnızken kendimize bile fısıldayamadıklarımıza, aklımızdan bile geçiremediklerimize ışık tutuyor.